What a Great Game, You Should try

31 Ağustos 2011 Çarşamba

YANMAK


Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve:

--Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş..

İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş; Demiş ki:

--Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey!

Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş; Şöyle demiş:

--Ve bu ateş yakıcı bir şey!

Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş.

ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek "poff !" diye ortadan kayboluvermiş...

Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş;
Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş...


30 Ağustos 2011 Salı

AH BE SEVGİLİ...

Birbirini çok seven bir çift trafik kazası geçirirler ve yatalak olurlar.
Aynı odada kalmaktadırlar, erkek olan cam kenarında kadın olan ise duvar kenarında yatmaktadırlar.
Erkek camdan olanları kadına anlatmakla kadın ise dinlemekle zaman geçirmektedirler.
Erkek kadına dışarıda olanları durmaksızın kadına anlatırmış.
Ve erkek bu şekilde kızın sıkılmamasını sağlamaktadır, aslında öle olduğunu sanmaktadır.
Kız hastalığının etkisiyle aksileşmiş hiç bir şeyden mutlu olmaz olmuştur.
Zamanla erkeği kıskanır ve keşke ben cam yerinde olsaydım ve dışarıda olanları görseydim der.
Artık kesinlikle onun yerinde olmak istemektedir.
Bu ikilinin özel bir durumu vardır, şok geçirmeleri durumunda acil müdahale edilmesi gerekmektedir.
Yoksa hasta orada ölecektir şok anında hastahanedikleri haberdar etmek için ikisininde altında düğme vardır.
Eğer biri şoka girerse diğeri düğmeye basarak müdahale edilmesini sağlıcaktır.
Ve bir gün erkek yine dışarıda olanları ballandır ballandıra anlatmaktır…
Kız yine suratı asık olanları kendi izlemek istemektedir ve duvar kenarında olduğu için de çok mutsuzdur.
Ve tam o anda erkek şok geçirir kız tam düğmeye basacakken durur ve düşünür düğmeye basmasam
ne kaybederim ki zaten yatalağız birbirimize faydamız yok ki uyuyordum derim herkese
hem o ölürse beni cam kenarına alırlar diye düşünür.
Ve basmaz düğmeye erkek ölür kız ise uyuduğunu ve düğmeye basamadığını çok üzgün olduğunu söyler.
Kendisini sevgilisinin yatağına geçirmelerini onu kokusunu duymak istediğini söyler.
Hâlbuki o dışarı izlemek ister hastane dekiler kızı erkeğin eski yatağına alır.
Kız dışarıyı izleyeceği  için çok mutludur, erkek arkadaşının öldüğünü çoktan unutmuştur bile.
Kızı cam kenarına alırlar ve dışarı çıkarlar kız odada yalnız kalmıştır.
Çok heyecanlı bir şekilde dışarıyı görmek için kafasını camdan uzatır ve gördükleri karşısında
şoka girerek ölür… kız camdan baktığında dışarıda  hiçbir şey olmadığını yalnızca kap kara bir duvar
olduğunu görür. erkek arkadaşı sırf onun canı sıkılmasın diye kap kara duvara bakarak
günlerce ona hikayeler anlatıyordu, elinden geldiği kadar kızın canı sıkılmasan diye. Ancak kız arkadaşı bunun mükâfatı olarak erkek arkadaşının ölümünü göze almıştı.


SEN BİLE UNUTAMAZDIN 'SENİ'

Güzeldi,
Seninle yaşadığım tek bir andan pişmanlık duymadım,
Gidişin gelişin kadar Onurlu olmadı belki ama,
Olsun...
Çok şey öğrendim senden.
Yeniden sevmeyi,
Gülmeyi,
Mutlu olabilmeyi,
Belki de bir daha hiç bir zaman tadamayacağım duyguları ilk seninle tattım.
En önemlisi hayal kurmayı öğrendim seninle.
'' Ve Biliyor musun ben ilk defa ağladım.''
Çok Teşekkür ederim.
Gitmene rağmen seni bende bıraktın.
Giderken kalmayı başardın…
Şimdi deme bana unut diye,
İnan 'unutulmuyor'…
Keşke görebilseydin de kendini benim gözümden,
Anlasaydın beni,
İnan bana 'sen bile unutamazdın seni.'

29 Ağustos 2011 Pazartesi

EDEBİYAT KÖŞESİ

•Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaat  etmeseydi Allah cenneti, O'na bile etmezlerdi secde.
                                                                                                 *Mehmet   Akif Ersoy


•Bakarken kıyamamak mı,
Yoksa baktıkça doyamamak mıdır aşk?-
                                                                                                   *Özdemir Asaf


•"Beklemek,
Şimdi hiç duymayan birine,
Dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız.."
                                                                                                       *Cem Adrian

•Dertlerinizi başkalarına anlatmayın..
Çoğunun umurunda olmaz, geri kalan ise memnun olur.-
                                                                                                         *N. Philpsopher


•Fakirlik, elini cebine attığında boş olması değil; elini çıkardığında tutacak birinin olmamasıdır.
                                                                                                          *Gabriel Garcia Marquez


•Büsbütün unuttum seni eminim, Maziye karıştı şimdi yeminim, Kalbimde senin için ... yok bile kinim, Bence sen de şimdi herkes gibisin.
                                                                                                             *N. Hikmet Ran 

28 Ağustos 2011 Pazar

YALNIZLIK


Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok.

Ötesi var:
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması.
Ve dönüp dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.

                                   Özdemir ASAF
                                                                                                              

BİRTANEM


Üşüyordum! sarıLacak ßir şeyler ararkeN seNi ßuldum.


Dokundum,yanıyordun. ELLerimi çekmek zorunda kaldım,

Çünkü ßenidE yakıyordun…

SaNa dokunsam yanıyor, eLimi ÇekSem donuyordum.

ŞimDi düşünüyorum da;

'SeNinLe oLup yaNmak mı zor, yoksa seNsiz kaLıp donMak mı ¿‘

27 Ağustos 2011 Cumartesi

BİR GÜZELLİK YAP KENDİNE


Bir güzellik yap kendine.
Sadece sahip olduklarını düşün, mutlu ol onlarla.
Bırak sahip olamadıkların üzülsün senin olmadıklarına.

Bir güzellik yap kendine.
Keşkeleri hiç düşünme.
Bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine.

Bir güzellik yap kendine.
Sevdiklerinin sevgisini büyüt içinde.
Bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde yerleri yok diye.

Bir güzellik yap kendine.
Kimseleri sevmediğin kadar, kendini sev sadece.
Bırak seni sevmeyenler üzülsün;

"Yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye..."

                                                                                                                                                    P. Auster                                                                                                      

GİTMENİ DE İSTEMEDİM, KALMANI DA

Gitmeni de istemedim kalmanı da.
Gitmen de tüketti yüreğimi kalman da.
Hiç ortası olmadı bu aşkın.
Varlığında yokluğuna; yokluğunda varlığına ağlattın.

Sevdin mi? Sevmedin mi?
Birleştik mi? Ayrıldık mı?
Ben hiç bilemedim.
Hep iki ayrı noktadaydık biz.
Baharda varsan güzde yoktun.
Dilde varsan sözde yoktun.
Ne başı oldu bu aşkın, ne sonu.
Ne gitmeyi bildin nede kalmayı.

Ne gecesi oldu bu aşkın, ne de sabahı.
Ne güneşi bildik ne de ayı.
Bu aşkın hep bir yarısı eksikti.
Çok tökezledik biz bu aşkta.
Ne düşmeyi bildik ne kalkmayı.

Ben geldikçe sen, sen geldikçe ben kaçtım.
Oysa biz ne kalmayı bildik ne de kaçmayı...

26 Ağustos 2011 Cuma

GÜL BAHÇESİ

Zamanın birinde bir kasabada yasayan dünyalar güzeli bir kız varmış.. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş.. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi nice şövalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş.. Bu arada ayni kasabada yasayan ve bu kıza aşık olan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş.. Ama kız onu da reddetmiş.. Aradan uzun yıllar geçmiş.. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış ..Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış.. Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş.. Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yasayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş.. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş.. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını pek merak etmiş.. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş.. kızın kocası şişman, kel ve çirkin mi çirkin bir adammış.. Üstelik zengin bile değilmiş.. Çok merak eden adam kocası gittikten sonra evin kapısını çalmış.. kız kapıyı açınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş.. kız da ona arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse cevabi vereceğini bu arada tek şartının bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduğunu söylemiş.. Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış.. Birden çok güzel sari bir gül görmüş.. Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış.. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş.. Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki bir gülü koparıp kıza götürmüş. Bahçenin en güzel gülünü getirmesini beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül.. Bunun üzerine adama dönen kız söyle demiş: “Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın.. Bu yüzden gençlik elden gitmeden elindekiyle yetinebilmeyi öğrenmek gerekir...”

SEVMEK...

Sevmek, sevgiliyi bir beyaz güvercin gibi avuçlarına alıp
okşamak ve yüreğine bastırıp korumaktır.
Ama sevgiliyi
daha güzel ufuklar bekliyorsa onu salıvermektir sevmek.
Onun uçsuz bucaksız
gökyüzünde kanat çırpışlarından sonsuz haz duymaktır sevmek.
Onun kendisinden
uzaklaşmasına üzülmek değil, hakikatin semasına yaklaşmasına sevinmektir sevmek.
“Beni bırakıp nereye gidiyorsun?” demek değil, ”gittiğin
yerde dualarımla seni koruyacağım” diyebilmektir sevmek.
Nedir SEVMEK?
Sevgilinin ayakları altına serilmek değil mi?
Sevgilinin varlığında
yokluğu göze almak değil midir sevgi?
Ey sevgili!!!
Ben seni taşıyan toprak, sen o toprakta biten bir gül;
Sen gökte salınan bulut, ben yere düşen bir

24 Ağustos 2011 Çarşamba

SEVGİLERDE


Sevgileri yarınlara bıraktınız


Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
                                                                                          Behçet NECATİGİL

KESKE BANA BENİ SEVDİĞİNİ SÖYLESEYDİ

10.Sınıf İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için benim en iyi
Arkadaşım diyordum, ama Ben onun ipek gibi saçlarına bakıp benim olmasını
İstiyordum, ama o bana benim ona baktığım gibi bakmıyordu bunu
biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için günün
notlarını istedi ve ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü
onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyordum ama çok
utanıyordum.
11.Sinif
Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana
aşkın nasıl kalbini kırdığını anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak
istemediğini söyledi, bende tabi ki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel
gözlerine bakmaya başladım ve onun benim olmasını diledim,2 saat sonra Drew
Barrymore'un bir filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya
karar verdi, bana her şey için teşekkür etti ve beni yanağımdan öptü. Onu
arkadaş olarak istemediğimi Bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama
söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
SON SINIF
Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve çıktığı çocuk hasta ve
partiye gelemeyecek dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7.sinifta birbirimize
söz vermiştik eğer çıktığı biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, "en iyi
arkadaş" olarak. Ve partiye birlikte gittik, o aksam çok güzeldi, her şey yolunda
gitti, partiden sonra onu evinin kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde
ona baktım o da bana güzel gözleriyle bana gülümseyerek baktı. Onun benim
olmasını istiyordum...ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum, bana "hayatimin en güzel zamanını geçirdiğini" söyledi ve yanağımdan
öptü... Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi Bilmesini istiyordum, onu çok
seviyordum ama Söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum Ama çok utanıyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı. Sürekli onu
izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için sahneye çıkarken
sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasını istiyordum...Ama o
bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden
önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı sonra başını omzuma koydu ve "sen
benim en iyi arkadaşımsın ,teşekkürler" deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş
olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok Seviyordum ama
söyleyemiyordum. Nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
ARADAN
YILLAR GEÇTI
Bir kilisedeydim ve o kızın nikâhını izliyorum. Evet artık
evleniyordu, onun "evet, kabul ediyorum" demesini, yeni hayatına girmesini
izledim, başka bir adamla evli olarak. Onun beni olmasını istiyordum. Ama o bana
benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce
yanıma geldi ve "nikâhıma geldin teşekkürler" deyip yanağımdan öptü. Onu sadece
arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama
Söyleyemiyordum nedenini bilmiyordum ama çok utanıyordum...
YILLAR ÇABUK
GEÇTI
Su an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna
bakıyorum, eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı...
Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi... "Onun gözlerine
bakarak onun benim olmasını diledim... ama o bana benim ona baktığım gözle
bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini
istiyordum, onu çok seviyordum ama SÖYLEYEMIYORDUM. Nedenini bilmiyordum ama çok
utanıyordum…
KEşKE BANA BENİ SEVDİĞİNİ SÖYLESEYDİ.

23 Ağustos 2011 Salı

ÜÇ SARI GÜL

Süper markete alışveriş için girmemiştim aslında. 37 yıllık kocamı kaybedeli
bir hafta olmuştu ve bu dükkanda onunla ne tatlı anılarımız vardı. Ben
alışveriş yaparken ortadan kaybolurdu. Nereye gittiğini bilirdim. Elinde üç
tane sarı gülle dönerdi hep.  Rudy sarı gülleri çok sevdiğimi bilirdi. İçim hem
sevgi hem hüzünle doluydu. Birkaç şey alıp sepete attım. Tek kişi için
alışveriş, iki kişiye alırkenden daha çok düşündürüyor insanı, nedense. Et
reyonun önünde bifteklere bakıp, Rudy'nin bunlara nasıl bayıldığını hatırlarken
bir genç kadın geldi yanıma. İnce uzun, güzel bir sarışındı.. Bir kocaman
pirzola paketi aldı, sepetine attı. Sonra durdu, düşündü, pirzolaları sepetten
çıkarıp, tekrar rafa koydu. Ona tebessüm ederek baktığımı fark etti aynı
anda...
    - "Kocam pirzolayı çok sever, ama bu fiyatla da alamam ki..
Bilemiyorum."
    Dokunsalar ağlayacağım. Mavi gözlerinin taa içine
baktım.
    - "Kocam sekiz gün önce öldü" dedim, sesimin titremesini
kontrole çalışarak...
    - "Alın bu pirzolaları ve birlikte olduğunuz
her anın hazzını yaşayın."
    Başıyla evetledi. Pirzolaları tekrar
sepetine koydu ve yürüdü. Ben de süt, peynir reyonuna doğru gittim. Şimdi artık
hangi büyüklükte süt almalıyım, diye düşünürken, bana doğru gelen yeşil elbiseye
dikkat ettim. Oydu. Sarışın kadın. Yüzünde o güne dek rastlamadığım kadar
güzel ve anlamlı bir tebessüm vardı. Göz göze geldik.
    - "Bunları
size aldım" dedi.
     - "Kasaya vardığınızda, parasının ödendiğini göreceklerdir."

    Uzandı, yanaklarımdan öptü ve Ve sepetime, uzun
saplı üç sarı gül bıraktı. Ona ne yaptığını, bu güllerin benim için ne mana
ifade ettiğini söylemek istedim, ama mümkün mü?. Hıçkırıklara boğulur ve
gözyaşlarım görmemi hızla engellerken, uzaklaştığını hayal meyal seçtim.
Sepetimdeki sarı güllere baktım. Hem de üç taneydiler. Nerden biliyordu?.
Birden anladım. Bilmiyordu ki. Dükkanda yalnız değildim.. Gözlerimde yaşlarla
yukarı doğru baktım...
    - "Rudy.." dedim..
    - "Rudy, beni
unutmadın, beni hala bırakmadın değil mi?."
    Rudy, yine benimle
gelmişti alışverişe. Bu sarışın kadın onun perisiydi...
    - "Ağlamak
güzeldir. Süzülürken yaşlar gözünden, Sakın utanma."

    EN İYİ AĞLAMAYI EN ÇOK SEVENLER BİLİR…

MUTLULUĞUN GİZİ

Bir tüccar Mutluluğun Gizini öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin
yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir
tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada
yaşıyormuş.
    Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği
salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar
bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört
bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla
bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki
saat beklemek zorunda kalmış.
    Delikanlının ziyaret nedenini
açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Gizini açıklayacak zamanı
olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını kendisini iki saat sonra
görmeye gelmesini söylemiş.
    - "Ama, sizden bir ricada
bulanacağım", diye eklemiş, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa
iki damla sıvıyağ koymuş. "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı
dökmeyeceksiniz."
    Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya
başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
"Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumda ki acem halılarını gördünüz
mü?
    Bahçıvan Baş’ının yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz
mü? Kütüphanedeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?
    Utanan
delikanlı hiçbir şey görmediğini itiraf etmek zorunda kalmış. çünkü bilgenin
kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.
   - "Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı", demiş ona
bilge, "oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin."
    İçi
rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara
asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri,
çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat
yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce gördüklerini bütün
ayrıntılarıyla anlatmış.
    - "Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ
nerede?" diye sormuş bilge. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş
olduğunu görmüş.
    - "Peki", demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi,
"sana verebileceğim tek bir öğüt var:
- "
Mutluluğun Gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla
yağı unutmadan."

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Ağlatan Şiirler (Eylül Tufan)

HAYATI DOLU DOLU YAŞAYIN

***Siz dünya da teksiniz ve özelsiniz, bunu unutmayın.
***Bir şey için gereğinden fazla uğraşmayın; daha farklı, daha yükseklere çıkan yollar arayın…
***Arkanızdan yapılan eleştirilere kesinlikle kulak asmayın. Çünkü sizi, sizin gibi olamadıkları için eleştiriyorlardır, yani sizi kıskanıyorlardır.
***Kaliteli yaşamak için elinizden gelen imkanları zorlayın. Her şeyden zevk alın.
***İstediğiniz şeyi (mümkünse)  , istediğiniz zaman yapın, ertelemeyin.
***  Her gününüz özel bir gün gibi olsun.
***Lügatınızdan ‘belki bir gün’ , ‘keşke’ sözcüklerini çıkartın.
***Çok sevdiğiniz eşyaları özel günler için saklamayın, canınız ne zaman isterse o zaman kullanın, sonra çok geç olabilir.
***Kendinizi, hiçbir zaman başkalarına muhtaç hissetmeyin, hep ben kaybediyorum demeyin; siz her şeyi yapabilecek güçtesiniz.
*** VE en önemlisi ÇOK ÇALIŞIN…


PEKİ HAYATINIZI ROMAN YAPMAYA KARAR VERDİNİZ DİYELİM, İSMİNİ NE KOYARDINIZ?
HAYATINIZIN ROMAN OLARAK İSİMLERİNİ BEKLİYORUZ?  :)

21 Ağustos 2011 Pazar

AŞKIN EN GÜZEL ÖRNEĞİ

Kadın 32 yaşında güzel bir bayandı ve esi oldukça yakışıklı birdeniz subay idi. Bundan bir kaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçeği öğrenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermişti. Asla karisini yalnız bırakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayakları üzerinde durana kadar cesaret verecekti .Günler geçiyordu. Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu. Bir an öncedir şeyler yapması gerekiyordu, karisi günden güne kendi içekapanık dünyasında kayboluyordu. Bütün gün düşündü koca, nasıl y ardım edebilirim güzeller güzelimsime diye. Birden aklına esinin eski isi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak aksam karısına konuyu açtı. Karısı dehşetle gözlerini açtı.-Ben bunu nasıl yaparım ben körüm, diye bağırdı .Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin ise bırakacağını ve akşamları da is çıkısında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi .Çünkü esini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu. Kadın büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü esini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu. Her sabah esini isine bırakıyor ve aksamları da alıyordu fedakar koca. Günler böyle ilerledi, karisi eskisinde n biraz daha iyiydi. Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti sonuna kadar gidecekti. Akşam karısına:-Artık ise kendin gidip gelmelisin, dedi. Kadın şaşırmıştı. Bunu asla yapamayacağını söyledi. Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini topladı. Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu. Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek isine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken, şoför :- Sizi kıskanıyorum, hanımefendi dedi. Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan, neden diye sordu. Soför:- Çünkü her sabah sizin arkanızdan bir deniz subayı genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayıp size her gün sevgiyle el sallıyor, dedi.


 HERKESiN BU KADAR SEVMESI VE SEVILMESI, HEPSINDEN DE ÖNEMLISI BÖYLE BIR SEVGIYI HAK EDECEK INSANI BULMASI DILEGIYLE…