TADINDAN YENMİYOR
Bu hikayeyi kime anlatsam çok beğenildiğini en baştan söyleyerek başlayayım.
Ne de olsa hepimiz Vazelin ‘in, eee, iyi bir şey olduğunu biliriz.
Öncelikle bu çok amaçlı nanenin bulunuşuna dair biraz bilgi vereyim:
Her şey 1859 yılında Brooklyn, New York'ta başladı. Robert Chesebrough (Chesebrough-Ponds bakım malzemeleri ile ünlüdür) adlı genç bir kimyagerin ofisinde çalıştığını gözünüzün önüne getirin. Genç Robby, döneminin çok yaygın bir sorunuyla boğuşmaktaydı: Yakıt olarak gazyağı satıyordu ama Pennsylvania'daki petrol kuyularındaki büyük grevler geçimini zorlaştırıyordu. Petrolün gelecekte en temel enerji kaynağı olacağını öngörmekteydi. http://hayatizmlove.blogspot.com/
Ne yapmalı? Ne yapmalı?
ilk akla gelecek şeyi yaptı. At arabasına atlayıp, petrol kuyularının anavatanı olan Pennsylvania'daki Titusville'e doğru yola çıktı. Amacı petrol sektöründe voleyi vurmaktı.
Ancak, sondaj aletlerinde kullanılan parafin benzeri bir yapışkan madde ilgisini çekti. Kuyularda çalışanlar bu maddeden nefret ediyordu, çünkü sondaj aletlerinde tutukluğa sebep oluyordu. Fakat sebep olduğu bütün sorunlara rağmen, işe yaradığı bir nokta da bulmuşlardı. Bir yaraya veya çürüğe sürdüklerinde, iyileştiriyordu.
Robby bu maddeden bir miktar alıp Brooklyn'deki laboratuvarına götürdü. İçindeki temel madde olan ve bugün petrol jölesi olarak bilinen saydam maddeyi keşfetmesi uzun sürmedi. Harikalar yaratan bu jölenin patentini 1870 yılında aldı.
Testler için canlı bir deneğe ihtiyacı vardı. Bilim adına karısı ve çocuklarını doğramak söz konusu olamayacağı için, her türlü kesik ve yanığı kendi vücudunda uygulamaya karar verdi. Söz konusu maddeyi sürdükten sonra tüm yaralar, hiçbir enfeksiyon oluşmadan, hızla iyileştiler.
Bir sonraki sorun şuydu: Bu maddeye ne ad vermeli?
Aklına gelmiş olabilecek isimleri tahmin edebiliriz: 'Sarı kaygan madde,' 'Petrol kuyularından çıkan yüz milyon yıllık madde' ya da 'Kay-Kay marka kayganlaştırıcı'
Hepsi de günümüz için akılda kalıcı isimler olabilir ama o zamanlar insanlar pek akıllı değillerdi. Ebeveynleriniz sizden aptaldılar ve onlar da kendi ebeveynleri için aynı şeyi düşünürlerdi ve onlar da...
Robby müthiş bir isim seçti: Vazelin!
Neden Vazelin peki? Doğrusu kimse bilmiyor.
Benim inanmayı tercih ettiğim hikâyeye göre, Robby laboratuvarındaki malzemelerini karısının vazolarında tutardı ve o dönem bütün tıbbi ürünler 'in' ekiyle bittiği için (Listerin, Murin vs.) onun da aklına Vazelin geldi. Kimileri bu ismin Yunanca wasser (su) ile elain (yağ) kelimelerinden türediğini iddia ediyor. Hangisi hoşunuza giderse ona inanın. (Ya da kendi hikayenizi uydurun, kimse sizden daha akıllı olamaz.)
Bu ürünü satmak Chesebrough için kolaydı. At arabasına yüklediği ücretsiz numuneleri bütün New York Eyaleti'nde dağıttı. Altı ay içinde on iki ayrı satış ekibi kurmuştu bile.
İnsanlar bu ürünü her şey için kullandılar: yaralar ve çürükler, mobilyalardan leke çıkarmak, tahta yüzeyleri cilalamak, deri giysileri onarmak, paslanmayı önlemek, kedilerin tüylerinin dökülmesini önlemek ve cinsel yardım için. (Sonuncusunu hayal gücünüze bırakıyorum!) Eczacılar Vazelin'i başka ilaç ve merhemler için bir çıkış noktası olarak kullandılar.
Bay Chesebrough'nun (ona Robby diye hitap etmeyi sürdürmemiz artık mümkün değil) çok zengin bir adam olduğunu varsaymak doğru olur. 1881 yılında şirketi, Standard OiVın eline geçti. 1909 Mayıs'ında, yetmiş iki yaşında, Standardım zorunlu emeklilik kuralına göre, Chesebrough şirketin yöneticiliğini bırakmaya zorlandı.
Vazelin ‘in en doğru kullanımı da Bay Chesebrough'ya ait olmalı. İnsanların 'sağlıklı yaşamak için her gün bir kaşık' Vazelin yemesi gerektiğine inanıyordu.
Kendisi, hayata gözlerini yumduğu doksan altı yaşına dek her sabah dolu dolu bir kaşık yemeyi ihmal etmedi.
Bu naneyi yemekten vazgeçmemiş olması çok yazık; belki de yemese 106 yaşına kadar yaşayabilirdi!
0 yorum:
Yorum Gönder