What a Great Game, You Should try

11 Eylül 2011 Pazar

TITANIC (VİOLET JESSOP UN LANETİ) BÖLÜM -2-

             21 Kasım 1916'da Napoli'den yola çıkan Brittanic, altıncı yolculuğuna Ege Denizi'nde başladı.
Ve bilin bakalım ne oldu? Violet Jessop da hemşire olarak gemide görevliydi. Yeni bir trajedinin yaklaşmakta olduğunu düşünüyorsanız, kesinlikle haklısınız.
Violet, yemek salonunda hasta bir kadına kahvaltısını hazırlarken, kulakları sağır eden, boğuk bir ses duydu ve geminin sarsıldığını hissetti. Gemi bir Alman mayınına çarpmıştı ve batmaya başladı.
Herkes cankurtaran sandallarına!http://hayatizmlove.blogspot.com/
Kamarasına dönen Violet, en değerli eşyalarını önlüğünün ceplerine doldurdu. Sonra da dört numaralı cankurtaran sandalına bindi.
Geminin kaptanı, son bir çabayla daha sığ sulara ulaşmak için motorları yeniden çalıştırdı. Kaptanın farkında olmadığı şey, cankurtaran sandallarının o sırada indirilmekte olduğuydu. Motorlar çalışınca oluşan girdap sandalları Brittanic'in devasa pervanelerine doğru çekti. En usta kürekçi bile böylesine güçlü bir akıntıyla başa çıkamazdı.
               İçinde bulunduğu sandalın suya inmesinden birkaç dakika sonra, Violet herkesin denize atlamakta olduğunu fark etti. Arkasını dönünce, devasa pervanelerin önlerine çıkan her şeyi parçaladıklarını gördü.
Violet'in de atlamaktan başka şansı yoktu. Ancak, ne yazık ki, yüzme bilmiyordu. Ayrıca, paltosunu cankurtaran yeleğinin altına giymek gibi bir hata yapmıştı. Bu yüzden, suyla dolduğunda paltosunu çıkarmayı başaramadı.
Suya daldı. (Violet'ten bahsediyorum.)
Ancak batmayan vücudu yavaşça yüzeye çıktı.
Küüüt!
Violet'in kafası sert bir şeye, muhtemelen sandalın kıçına çarpmıştı. Sonra ikinci kez çarptı ve üçüncü kez.
Violet kurtulabilecek miydi? Hiç şüpheniz olmasın. Burada batmayan Violet Jessop'tan bahsettiğimizi unutmayın!
Violet'in burnu, dalgalı suyun ancak üstüne çıkabiliyordu. Gözlerini açtığında, yanında yüzen bir başka cankurtaran yeleğini fark etti. Suyun üzerinde kalabilmek için buna tutundu. Bundan sonra gördüğü ilk şey, yarılmış ve beyni dışarı taşmış bir kafatasıydı. Vücut parçaları ve geminin kalıntıları etrafında yüzüyordu. Tüyler ürpertici bir görüntü.
Biraz ötede, Brittanic'in suyun dibine batışını görebiliyordu. Daha bir yaşında bile olmayan gemi, elli beş dakikada batmıştı. 1976 yılında Jacques Cousteau tarafından bulunana kadar gemiyi bir daha gören olmadı.
Kısa bir süre sonra, Brittanic'in deniz motorlarından biri Violet'i kurtarmaya geldi. Hasar mı? Violet'in bacağında derin bir yarık vardı. Yıllar sonra bir diş röntgeni çektirdiğinde, kafatasının ciddi bir şekilde kırıldığı anlaşılacaktı ama o an bunu gösteren hiçbir işaret yoktu.
Başkaları onun kadar şanslı değildi. Sadece yirmi sekiz kişi ölmüş olmasına rağmen, birçok kişi ciddi yaralar almış hatta kimileri kollarını, bacaklarını kaybetmişti. Neyse ki, Brittanic'te o sırada hiç yaralı hasta yoktu. Aksi takdirde ölüm oranı Titanic'e eşdeğer olabilirdi.
Herhalde Violet elinde diş fırçasıyla kurtarılan tek Brittanic yolcusuydu. Gemi batmaya başladığında kamarasına gidip diş fırçasını alması gerektiğini, dört yıl önceki Titanic kazasından öğrenmişti.
Savaştan sonra, kamarot olarak çalışmaya devam etti. 1950 yılında, denizlerde geçirdiği kırk iki yılın ardından emekli oldu. 1971 Mayıs'ında vefat etti. Ölümünden sonra, 1934 yılma ait el yazmaları yeğenleri tarafından bulundu. 1997 yılında Titanic Kazazedesi adı altında yayınlandılar. Bu el yazmaları olmasaydı, öyküsünün bütünüyle gün ışığına çıkması mümkün olmayacaktı.
işte hepsi bu. Violet Jessop sadece zamanının en büyük gemilerinde görev yapma ayrıcalığına kavuşmamıştı; aynı zamanda üç bahtsız kardeş gemiden de kurtulmuş tek kadın olma şerefine ulaşmıştı.
Violet Jessop çok şanslı bir bayandı. Ama bu gemilerin diğer yolcuları için de bir lanetti. Benimle aynı gemide olduğunu bilsem herhalde rahat uyuyamazdım.


0 yorum:

Yorum Gönder